Müzik eğitiminin amaçlarından biri de, kendi müzik kültürümüzün yanında evrensel müzik kültürlerinin tanıtılması ve öğretilmesidir. Evrensel müzik kültürünün bir boyutu olan çok seslilik ise, geleneksel Türk müziğinin yapı ve ifade özelliklerine aykırı düşmemek koşuluyla önem arz etmektedir. Öyle ki Türk müziğinin çok seslendirilmesi ilgili yapılan bazı çalışmalar, müziğin geleneksel üslubunu yok etmiş ve bu durum, “Türk Müziğinde çok sesli çalışmalar yapılmalı mı, yapılmamalı mı” tartışmasını beraberinde getirmiştir. Bu tartışmalar çok yaygın olmamakla birlikte hala süredursun, ben, ana hatlarına zarar vermemek şartıyla Türk Müziğinin çok seslendirilmesi konusunda herhangi bir sakınca görmüyorum. Hatta düşüncem o ki; aşırı koruyucu disiplinler, zaman zaman bu koruyuculuğu abartıp, Türk Müziği üzerinde baskıcı bir anlayış oluşturmuşlar ve bu durum, müziğimizin kendi kimliğini ‘paylaşmasına’, dolayısıyla gelişmesine engel olmuştur. Türk müziği icra eden oda müziği topluluklarının sayı bakımından az olması, sanırım çok sesliliğe duyulan ön yargının yansıması.
Yazar: Murat Hasgün
Öğretmen / Müzisyen / Blogger
Müzik ve ön yargı
Toplum olarak ön yargılarımızdan kurtulamadığımız sürece bırakın bir arpa boyu yol almayı, ayağımızı yerden kaldıracak mecalimiz bile kalmaz.
Rakı parası
Ne taraf tutar, ne taraf tutmaya zorlar, ne siyasetin samimiyetsizliği vardır içinde, ne sömürüsü…
Enstitüde sanat başkaydı
Köy Enstitülerinin tahine girmeyeceğim. Ancak kapatılmasının sadece bir milletin eğitimini, gelişimini değil, aynı zamanda sanatını da nasıl etkilediğine kısaca değinmek istiyorum.
İnsan beynini geliştiren on roman
Bilim dünyası edebiyata da el atıp insan beynini farklı bir biçimde etkileyen on romanı tespit etmiş.
Bir grup bilim insanı, edebiyatın ‘iyileştirici’ niteliğinden yola çıkarak, nitelikli romanların insan beynini geliştirip keskinleştirdiğini, sosyal bağları güçlendirerek kişiliği değiştirdiğini ve ilişki kurmayı kolaylaştırdığını ortaya koymuş.
Toronto Üniversitesi öğretim üyesi psikiyatr Keith Oatley ve Ingrid Wickelgren tarafından Scientiric American’da konu ile ilgili yazdıkları makalede, roman kahramanlarıyla özdeşleşmenin hem hayal dünyasını zenginleştirdiğini, hemde sosyal bağları güçlendirdiğini belirtmişler.
Tabi nitelikli bir roman, bu etkileriyle insan beynini de keskinleştiriyor, insan davranışlarına ilişkin sağlam ipuçları veriyormuş.
İnsan beynini geliştiren romanlarda Toltsoy’a, Goethe’ye Muhsin Hamid’e ait eserler yer alıyor.
İşte o liste. Önden buyrun…
– Johann von Goethe / Genç Werther’in Çektikleri (1787)
– Jane Austen / Aşk ve Gurur (1813)
– Nathaniel Hawthorne / Kırmızı Leke 1850
– Gustave Flaubert / Madam Bovary (1856)
– George Eliot / Middlemarch (1870)
– Leo Tolstoy / Anna Karenina (1877)
– Virginia Woolf / Bayan Dalloway (1925)
– Toni Morrison / Sevgili (1987)
– J.M. Coetzee / Utanç (1999)
– Muhsin Hamid / Gönülsüz Köktendinci (2007)
Şimdi ben sizin yerinizde olsam, bu romanlardan birini edinir, hafta sonu keyfine keyif katardım. Tabi siz bilirsiniz…
Sanatsız mısınız
Sanat, insanoğlunun gereksinimleri doğrultusunda ortaya çıkmış ve bilimin temellerini oluşturmuştur.
Müzik ve Demokrasi
Müzik, Konfüçyüs’ün deyimiyle; gök ve toprak arasında bir uyumdur. Yani birleştiricidir. İşte bu noktada, bu yazınında temel konusunu oluşturan şu soru beliriyor aklımda; Böyle birleştirici bir unsur olan müziğin bağlayıcı yönünden, son günlerde iyice yıpratılan ülkemiz demokrasisi de nasibini alamaz mı? Bin yıldır aşıklarımız, ozanlarımız; düşüncelerini, sevdiklerini, duygularını müzikle dile getirmişler. Tüm tepkilerini müzikle ortaya koymuşlar.
Pozitif düşünmek, düşünmek ve biz
Pozitif düşünmeyi unuttuk.
Olup bitenler, yapılanlar, yazılıp çizilenler… Hepsi bize pozitif düşünmeyi, pozitif yaklaşmayı unutturdu. Olaylara gülümseyerek bakmıyoruz artık.
Hayat kısa, sen daha kısasın
Ona küs, buna gücen, şunu unut, bunu sil… Nereye kadar yahu?
Hayat kısa unutma.
Mutsuz olmak için yapılması gereken on şey
1- Sevmediğin işi yap
Üniversite mezunusun ama istediğin işte çalışmıyorsun. İşte mutsuzluk için ilk adım. Doğru yoldasın.
2- Sürekli parayı düşün, dert et
Ne olursa olsun parayı düşün, onu ilahlaştır ve hayatının her yerine koy. Fazla paranın mutsuzluğu arttırdığı ispatlandı. Korkma mutlu olmayacaksın. Evinin faturasını, kirasını, ihtiyaçlarını filan karşılayabiliyorsan bile yılma. Daha fazla para için kaygılan. Hep kaygılan.
3- Sevdiğin bir alışkanlığın olmasın
Bak mutluluk hareketi sever. Sonra demedi deme. Demek ki senin bu durumda, hareket etmemen, yürümemen, top oynamaman, hatta ayağına gelen topa bile vurmaman, spor yapmaman, yani hiç bir şey yapmaman gerekiyor.
4- Sürekli bir şeyler al
Doğal olarak boşluktasın. Dert etme. Al, sürekli bir şeyler al. Böyle doldur içinde bulunduğun boşluğu. Her şeyin senin olması gerektiğini düşün. Azı sevme. Çoğa kanaat kıl ki elinde hiç bir şey kalmadığında daha mutsuz olabil.
5- Yalnız ol
Hiç kimseyi alma yanına. Yalnız gez, yalnız yürü, yalnız otur filan. Bak uyarıyorum insanlarla olmanın mutluluğa katkısı çok. Sakın yani.
6- Ülkeni sevme
Sürekli bir bahane bul ülkenle ilgili. Hep şikayet et ve her gün haberleri izlediğinde şikayetin dozunu daha da arttır. Hayatın boyunca buraya mahkumsun, unutma.
7- Evde hayvan besleme
Hayvan hayat verir, neşe verir. Aman uzak dur onlardan. Ne gereği var ki kendini durduk yere iyi hissetmenin.
8- Düşün
Sürekli düşün. İçinden asla çıkamayacağın konular olsun ama. Birer gıcık yaratık gibi kemirsin beynini bu düşünceler.
9- Şöyle doğaya bakıp derin bir nefes alma
Bak sakın ara verme. Hani şöyle bir gidersin güzel hava alabileceğin bir yere, derin nefes alıp rahatlatırsın kendini filan. Aman demişim.
10- Kendini sevme
Hatta mümkünse nefret et. Gözünün üstünde kaşın var diye şikayet et kendi kendine. Asla barışma kendinle.
***
Evet, bu yazıyı okuduktan sonra “mutluluk tam anlamıyla bir değerler silsilesi” diyorsan, neler yapmaman gerektiğini biliyorsun.
Hadi, buyur bakalım.